Bir İfade Dili Olarak: Oyun
- Uzm. Kln. Psk. Bengü Kovar
- 14 Şub 2024
- 3 dakikada okunur
Güncelleme tarihi: 24 Şub 2024
Oyun denilince akla ilk gelen tanım oyunun çocuklara özgü bir aktivitenin ifadesi olduğudur. Bu yazıda oyunu iki farklı yerden ele alacağım; ilki bir çocuğun anlam dünyasını ifade ediş biçimi olarak oyun, ikincisi ise yetişkinin kendiliğinin sınırlarını genişletmesinde oyunun ve oyunsuluğun rolü.

Çocukların dünyasını anlamak için öncelikle yetişkinlerin dünyasında yer alan kavramların çocuklar için aslında ne kadar soyut olduğunu anlamamız gerek. Çocuklar için yaşamın toplumsal sınırları, kurallar ve bilinmesi gerekenler o kadar karmaşıktır ve öğrenilmesi gerekmektedir ki çocuklar bunları yeniden kurgulayarak içselleştirmeye ihtiyaç duyarlar. İçselleştirdikçe kavrar ve kavradıkça dahil olurlar. Çocuk, oyun ile anlam bulur, oyun olmadığında hayat tecrübelerini bütünleyebileceği becerilerden uzak kalır. Oyunda annesi gibi hazırlanır, makyaj yapar veya babası gibi müzik aleti çalar, markete gidip alışveriş yapar, besler, savaşır, düşer, kazanır. Hayatın içinde gözlemlediği her şeyi oyuna taşırken hayatı keşfeder. Oyun, bir çocuğun gelişimindeki en önemli parçalardan biridir. Her yaşın oyunu ve oyundaki ihtiyacı değişirken çocuk oyun aracılığı ile motor becerilerini, duygusal, bilişsel ve sosyal becerilerini geliştirir, öğrendiklerini pekiştirir ve kelimelerle henüz ifade edemediği şeyleri bizlere anlatır. Vyogotsky, oyunun en temel avantajının çocuklara becerilerini geliştirmeleri için organik bir düzlem vermesi olduğunu ve çocuklar farkında bile değilken gelişim kat etmelerine olanak sağladığını söyler. Üstelik oynarken tek amaçları eğlenmek olduğu için, gelişim için ekstra bir çaba sarf etmezler ve zamanlarının tamamını oyun ile geçirebilir, kendilerini oyuna adarlar. Bu adanmışlık çocukların gerçeklikle olan ilişkilenmesini belirleyen psikolojik yapılanmasını belirler, dönüştürür ve geliştirir. O nedenle de çocuk için oyun bir duygusal regülasyon (düzenleme) aracıdır, başa çıkamadığı durumlar karşısında çocuğu rahatlatır ve duygusal stabilizasyonunu sağlaması için ona güvenli bir alan sunar.
Çocukların yaşamsal anlam arayışlarını ve kavrayışlarını oyun üzerinden yaptıklarını düşündüğümüzde çocuklarla kurulan ilişkinin temel taşının da oyun oynamaktan geçtiğini de söyleyebiliriz. Yapılan pek çok araştırma oyunun bir eğitim aracı olarak dahil edilebildiği müfredat çalışmalarında öğrenimin kalıcılığının, dikkat süresinin ve işlemlemenin çok daha hızlı ve kalıcı olduğunu savunmaktadır (Whitebread ve diğerleri, 2012). Bununla birlikte ebeveyn çocuk arasındaki ilişkide oyunun birleştirici ve dönüştürücü işlevinin önemine de pek çok araştırmacı değinmiştir (Rincon ve diğerleri, 2012). Bir çocuğun oyununu gözlemlemek onun dünyasını ve yaşama dair temsillerini tanımanın kapılarını bize aralar.
Peki, oyun bir yetişkinin dünyasında nasıl bir alan kaplar? Veya kaplar mı? Yetişkin dünyasının içinde yer alan katı yasalar aslında herkesin zamanında birer çocuk olduğunu ve oyun oynadığını unutturur. Böylece oyun yalnızca çocuklara ve çocukluğa dair bir kavram olarak kabul edilir. Halbuki oyun bir yetişkinin hayatında oldukça yer kaplamaktadır, kendiliğimizin sınırlarını genişletmemizde temel bir rol oynar, fakat artık biçemi biraz değişmiştir. Oyuncakların yerini pek çok farklı şey alabilir; her bir hobi, yeni bir gezi rotası planlama, keyifle bir iletişimin içinde bulunma aslında birer yetişkin oyunu olabilir. Yaratıcılığın dahil edilmesi ile birlikte olumlu duygulanımlar artar. Tıpkı çocukların duygularını regüle etmek için oyuna duyduğu ihtiyaç gibi yetişkinler de kendi oyun alanlarına kendi duygusal regülasyonları için ihtiyaç duyar. Kurallar ve yasalar etrafında yaşarken, kendi yaratıcıkları ile yenilenebilecekleri bu alanlarda dinlenir, üretir, eğlenir ve regüle olurlar. Peki, bu oyun alanlarımızı unutursak ne olur? Bunun tek bir cevabının olması mümkün olmamakla birlikte oyun alanını unutan yetişkinlerin oyuncu, yaratıcı ve tutkulu parçası kendisini gerçekleştirmeyi bırakır. Ve bunu takip eden pek çok farklı soru veya sorun da beraberinde gelir.
Çocuklar oyunu yaratırlar. Her seferinde ilk kez oyun oynuyormuşçasına heyecanlı, yaratıcı, keşif dolu ve tutkuludurlar. İngiliz psikanalist Donald Winnicott, “Gizlenmek zevklidir, bulunmamak bir felaket” der. İçimizde gizlenmiş fakat bulunmayı bekleyen ve her zaman iç açıcı olmama ihtimali olan gerçekliklerimizi de tıpkı bir çocuğun oyunu ele alışındaki ciddiyetle ele almak, yaratıcılığımızı ve oyunsuluğumuzu kendiliğimizle bütünleştirmek belki de yetişkinliğin sınırlarında bireyi daha canlı kılmanın anahtarıdır.
Referanslar
Whitebread, D., Basilio, M., Kuvalja, M., & Verma, M. (2012). The importance of play. Brussels: Toy Industries of Europe.
Runcan, Patricia & Petracovschi (Ionescu), Simona & Borca, Claudia Vasilica. (2012). The Importance of Play in the Parent-Child Interaction. Procedia - Social and Behavioral Sciences. 46. 795-799. 10.1016/j.sbspro.2012.05.201.
Comments